?´Kendinize ayırdığınız ufacık vakit, çocuğunuzla geçireceğiniz zamandan çalmış oldunuz demek değildir. Bu ve bunun gibi vaziyetlerde dengeyi kurabilmek çok önemli ama bunu kadının tek başına yapması da doğru değil.´´ diyen Uzman Psikolog Duygu Yüksel, aile, iş hayatı ve özel hayat arasındaki dengenin nasıl kurulabileceğinden; çalışan annenin gereksinim ve problemlerinden bahsediyor.
Kadınlar, özellikle son zamanlarda yüksek oranda çalışma yaşamının içinde bulunarak aile ekonomisine katkı amacıyla çalışıyor. Çalışan anne olmak, kadın olmaktan bile daha zor. Öncelikle hem bireyin hem de toplumun algısında pek çok beklenti mevcut; çok iyi bir anne/eş ve aynı zamanda verimli bir çalışan olmak gibi.
Çalışan anne kimdir, birlikte bakalım mı? Çalışan anne, işinin gerekliliklerini yerine getirmek için uğraşan, çocuklarının iyi bir şekilde büyümesini sağlayan, işiyle birlikte evindeki sorumluluklarına da yetişen ama kendine özel bir zaman ayıramayan, ayırdığı zaman da vicdanen kendini kötü hisseden kadınlardır. Çalışan anne, hem işinde hem de evinde organizatörlük yapan, kazandığı parayla çocuğunun eğitimine katkıda bulunan, bir yandan da iş hayatındaki konumunu yükseltmeye çalışarak ev ekonomisine daha çok katkı sağlayandır.
Tüm bu koşturmacanın içinde düzeni sağlamaya çalışan annenin doğum izni bitince, özel hayat ve iş hayatı dengesini kurmakta zorluk çeker. ?´Ben iyi bir anne miyim?´´, ?´Çevremdekiler anneliğim hakkında ne düşünüyor?´´, ?´İş arkadaşlarımın benle ilgili olumsuz düşünceleri var mı?´´ gibi sorular, doğum sonrasında çalışan annenin zihnini meşgul eder.
Kadınların beynine çocukluktan itibaren ?´iyi ve tam´´ olmaya yönelik işlenen bilgi ve öğretilerden dolayı, kişi eleştirilmeyi ve yetersiz yönünün kendisine söylenmesini istemez ve bu sebeple de kendini anne, çalışan ve eş olarak pek çok konuda hatasız olmaya adar. Ancak unuttuğu bir şey var ki, hiç kimse her konuda tam, eksiksiz olamaz.
Anneler kendilerini yetersiz hissediyor
Bebeğini emziren anne için doğum izninin ardından işe dönmek oldukça zor. Bebeğini sağlıklı bir şekilde beslemek isteyen anne, süt sağmalı ve bu sütü düzgün bir şekilde korumalı. Fakat stresli bir iş ortamında çalışan anne sütten kesilebiliyor; çalıştığı günlerde, izinli olduğu günlerdeki gibi süt veremeyen anne, kendisini ?´yetersiz´´ hissedebiliyor.
Anne bebeklerini bakıcıya emanet ederse, stresi iki kat fazla oluyor. Annesine veya kayınvalidesine bırakan anne ise, bakıcıya bırakan anneden daha çok huzursuz olabiliyor. ?´Benim baktığım gibi bakabilir mi?´´, ?´İhtiyaç anında benim gibi sabırlı ve şefkatli olur mu?´´ gibi sorulara cevap ararken, bir taraftan da iş yaşamına dönmekle doğru bir karar verip vermediğini düşünüyor ve gel-git yaşayabiliyor. Ama annenin çalışması da gerekli olduğu için bu tip sorular sadece olumsuz düşünce kalıplarının oluşmasına neden oluyor ve sonuç olarak anne kendisini üzüyor. Olumsuz düşünceler ortaya çıktığı zaman pozitif bakış açısını kazanmak da zorlaşıyor.
İyi anne olma isteğini içinde barındıran anne, beklentileri karşılayamadığını düşünerek kendi içinde çatışma yaşamaya başlıyor bu çatışma da bazı sorunları beraberinde getiriyor; işteki stresin iki kat fazla yaşanması, evde eşlik görevi ile annelik görevi arasındaki dengenin bozulmaya uğraması, annenin çevresindekilere agresif çıkışlar yapması gibi problemler oluşuyor. Başka bir şekilde söylersek, iş-ev ve bireysel yaşam sahalarında, beklenenleri karşılayamamaya dair oluşan algı, çalışan annenin mutsuz olmasına ve kendini yetersiz hissetmesine yol açıyor.
Denge nasıl kurulur?
Kadın, tüm yaşam alanları arasında denge kurmaya çalışırken, iyi anne olmaya yönelik bir gayreti olduğunu unutuyor; çevresindeki herkes ve işi için yeterli olmak adına verdiği mücadeleyi, emeği o sırada anlayamıyor. O karmaşanın ortasında nicel yerine niteliğe odaklanamıyor.
Anne,
İş yerindeki görevlerini eksiksiz bir şekilde yapıyor, sorumluluklarını tıpkı doğum öncesindeki gibi yerine getiriyorsa,
İş yerinde herhangi bir problem yaşadığında iş arkadaşlarından ya da üstlerinden yardım almaktan çekinmiyorsa,
Kendisine haftada 1 saat de olsa zaman ayırabiliyorsa,
Arkadaşlarıyla bir kahve içmeyi kendisine hak görebiliyorsa,
Eş ve anne rolü arasında denge kurabiliyorsa,
En azından 2 haftada bir eşi ile kendisine özel zaman ayırdığında, bu zamanı çocuğuyla geçireceği zamandan çalıyormuş gibi düşünmüyorsa,
Artık anne olduğu için herkese aynı anda ve doğum öncesi olduğu gibi vakit ayıramayacağını kabulleniyorsa,
Dinlenmeye herkes kadar hakkı olduğunu özümseyebiliyorsa,
iş, aile ve özel hayat arasındaki dengeyi kurabilmiş demektir.
Anneye verilen destek çok kritik
Şunu belirtmemizde fayda var; geçirilen saatlerin fazlalığından çok, bu saatlerin nasıl geçirildiği önemli. Unutmayın ki, her işi aynı anda eksiksiz, mükemmel yapamazsınız; eksiklerin olması çok doğaldır ve bu durumda önceliğinizi belirlemeniz, sağlıklı bir biçimde ilerlemenize yardım eder.
Bazen mutfakta işler birikebilir ama o işleri erteleyebilirsiniz, işleri halletmek için harcayacağınız zamanı çocuğunuza ayırabilirsiniz, unutmayın ki onunla zaman geçirmeniz daha önemli.
Kendinize zaman ayırdığınızda bu, çocuğunuzla geçireceğiniz zamandan çaldınız demek değildir; vicdan azabı çekmenize gerek yok. Bu ve bunun gibi durumlarda annenin dengeyi kurması çok önemli ama annenin bu dengeyi tek başına kurmasının da doğru olduğunu söyleyemeyiz; eşin, akrabaların ve iş arkadaşlarının da doğum sonrası işe dönen anneye destek olması çok kritik. Çalışan annenin aklındaki eksikleri tamamlayabilmesi, en azından hızlanabilmesi için çevresinin destek olması şart.
Umuyorum ki, tüm annelerimizin günü daima kutlu ve huzurlu olsun.